0

Bozkır kültüründe kahramanın en büyük yardımcısı, dostu, sırdaşı atıdır. At ile kahraman arasında güçlü ve sarsılmaz bir bağ vardır. Bu bağ at-kahraman birlikteliğini tamamlayan unsurdur. “Türklerin hayatında atın yeri, hiçbir başka varlıkla ölçülemeyecek kadar büyük ve önemli olmuştur. At, bu dünyada yalnız onun silah arkadaşı olduğu için değil, öldükten sonra da öteki dünyada her bakımdan kendisinin yararlanacağına inandığı için ayrı ve eşsiz bir değer taşımaktadır (Gökyay, 1974: 74-78).”

Türk kültüründe, “yiğidin görki (görkemi) at ve yarağ (silah)’ına” göre belli olur. “Yiğit atıyla at yiğidiyle yiğit “tir (Çınar, 2000b: 133-151). At ile kahraman arasındaki bağlar kuvvetli olmasına rağmen onu kamçılamak aradaki bağı çözer ve atla insan arasındaki dostluk bağının kaybına sebep olur: “Urma atını/yitirirsin dostunu” (Ibrayev, 1995: 320-321). Atsız bir kahramanın yenik düşmesi kaçınılmazdır. Kahramanlar atlarıyla birlikte anılır, atlarıyla birlikte gömülürler. İkisi arasında kader birlikteliği vardır. Bu kader birlikteliği doğumlarına da yansımıştır. Bahadırın doğduğu gün atı da doğar. Maaday-Kara Destanında Kögüdey-Mergen ile aynı günde dört kulaklı, gri renkli bir tay dünyaya gelir (Bekki, 2007: 372).

Dede Korkut boylarından Bamsı Beyrek’te “Derin olsa baturur kalabalıkkarhudur”, “At işler er öginür “, “Yayan erün umudı olmaz (Ergin, 2009: 130) ” şeklinde karşımıza çıkan atasözleri atın kahramanın hayatındaki önemini ortaya koyan güzel örneklerdir.

Bayındır Han, Beğil oğlu Emren’i huzuruna davet eder ve av düzenler. Bu av sırasında bahadırlardan kimi atını, kimi kılıcını kimi de ok atmasını över. Salur Kazan ise Emren’in avdaki hünerini över. Daha sonra Kazan Bey, “Hüner atın mıdır, erin midir?” diye sorar. Orada bulunanlar, hünerin ere ait olduğunu dile getirirler. Fakat Kazan Bey, “yok, at işlemese er öğünmez, hüner atındır” diye karşılık verir. (Ergin, 2009: 216-217).

Yine Dede Korkut boylarından “Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek “te bahadırın, tutsak olduğu kaleden kurtulduğunda kendisini bekleyen atına bir kardeş gibi seslenmesi, at-kahraman birlikteliğini ortaya koyan güzel bir örnektir:

“Açuk açuk meydana benzer senün alınçuğun İki şeb çırağa benzer senün gözçügezün İbrişime benzer senün yiliçüğün İki koşa kardaşa benzer senün kulaçuğun Eri muradına yetürür senün arhaçuğun At dimezem sana kartaş direm kartaşumdan yig Başuma iş geldi yoldaş yoldaşımdan yig ” (Ergin, 2009: 136).”

At ile sahibi arasında sarsılmaz bağ vardır. Türklerin hayatında at o kadar büyük yer edinmiştir ki o ailesinden bile daha yakın görülür; “Ertir tur (sabah kalkınca) atan gör/atandan son (sonra ) atını” biçiminde geçen Türkmen atasözünde ifade edildiği üzere, at ailenin bireylerinden biri sayılmış, fonksiyon itibariyle aile içerisindeki bireylerden bile çok sevilmiştir (İbrayev, 1995: 320-321).

Közüyke destanında, Aksagal, kahramana aynı gün doğdukları atından bahseder ve atının sekiz yıldır kendisini “ak dağın kırında ” beklediğini söyler:

“Senin doğduğun günde Eyerli atında doğdu. Eti, kanı seninle birlikte gelişip Birlikte büyüyüp serpildi. Halk içinde binilecek, Kan gibi koyu kahverengi at oldu. Sayısız bağlarla Bağda yaşıyor. Argımak atının bulunduğu yer Ak dağın kırında. Seni beklerken Sekiz yılı geçti. Onu tutup alabilirsen, Sana çok iyi arkadaş olur.” (KÖZD s. 322)

Aynı destanın ilerleyen dizelerinde, kıymetli atı tutmak için yola çıkan kahraman, demir kavağın dibinde koyu kahverengi atı görür ve elindeki kementle onu yakalar. At, kahramana atasını sorar. Közüyke, babasının Ak-Kağan, anasının Erke Tana olduğu belirtir. Bunun üzerine at, kahramana hitaben her ikisinin göbeklerinin aynı gün kesildiğini söyler:

“Onu işiten kan gibi Konır Böğürüp kişnedi. Ona karşı koşup geldi. Ak halatla kement atıp, Boynumun arkasını incitme. Kızıl etten, Birlikte doğduk. Göbeğimiz ise Bir günde kesildi. Gece koyundaşın, Gündüzdeyse arkadaşın Ben olurum, Közüyke. Kızıl elinle tutup al, diye Kan gibi Konır konuşarak, Kıl halatı dişleyip atarak, Közüyke’ye başını uzattı. ” (KÖZD s. 324-325)

Ak-Çibek Arığ destanında, “Ak-Kır at” ile Ak-Çibek Arığ’ın aynı gün doğduklarından bahsedilmektedir:

“Bu yerin üstünde, Bu göğün altında Bu günlerde attan iyi at doğdu. Alptan iyi alp doğdu. … Attan iyi at İpek yeleli ak kır attır,”Alptan yiğit alp Ak-Çibek Arığ kızdır, ” (AÇAD s. 217-219)

Ölöştöy destanında, Kağan-Mergen, Üç kutsal dağa çıkar. Burada atı “Kan- Ceeren”le konuşur. Atı, Kağan-Mergen’e hayatları boyunca ve öldüklerinde hep birlikte olacaklarını söyler:

“Kan-Ceeren at ise Kan-Mergen’e şöyle dedi: Ölsek, ölümümüz bir, Yaşasak, hayatımız bir, Güneşin aydınlığına Ayın tanına Biz ikimiz sevinip, Biz ikimiz birlikte yaşayıp Anamızdan doğduk. Bineceksen hemen bin, Binmeyeceksen bağırma. Bahadır delikanlı Kan-Mergen Kıymetli atını okşadı. Yelesini, kuyruğunu sıvazladı. Yumuşak burnundan öptü.” (ÖD s. 195-196)

Aynı destanın ilerleyen sayfalarında bahadır Kan-Mergen, atı “Kan-Ceeren” ile birlikte yola çıkmadan önce atına, “karanlık gecede kanadı ” olduğunu, “yeryüzünü gezerken and içmiş dostu” olduğunu, “ölüp kaldığı yerde birlikte kalan dostu” olduğunu söylemektedir:

“Uzak yola gidiyoruz, diye.

Kan-Ceeren’e söyledi. Yelesinin perçemini sıvazladı. Yumuşak burnunu öptü. Karanlık gece girince, Kanadım oldun sen. Yeryüzünde gezerken, And içmiş dostum oldun sen. Ölüp kaldığım yerde Birlikte kalan dostum. Geniş eyer keçesini yerleştirdi. Bronz eyeri eyerledi. Sırlı kuskunu sıvazladı. Dokuz kolanı sayıp çekti. Ay ışıklı göğüslüğü Bronz kaştan geçirdi. Yükün kaymasın, Halkın ortasında gezdiğimde, Atıma süs olsun, diye. Kan-Mergen konuştu.” (ÖD s. 237-238)

Maaday-Kara Destanında, Kögüdey-Mergen ölümsüz kavağın dibine gelip atından koşum takımlarını çıkartırken kır atın yelesini, kuyruğunu sıvazlar. Daha sonra Kögüdey-Mergen, “Kır at “ın, kendisi için ne kadar değerli olduğunu ifade eder:

“Ardıç kokan Altay’da Yedi gün gez, otlan, Şifalı kuyu sularında Altı gün iç, dedi. Sağrına et topla, semirsin, Benim kollarımın kanadısın, deyip, Benim samimi dostumsun, diyerek, Atı serbest bıraktı.” (MKD s. 438-439)

Aynı destanın ilerleyen bölümlerinde Kögüdey-Mergen ve atı yolculuğa çıkarlar. Bir hayli yol kat ettikten sonra Abram-Mos Kara-Tacı, Kögüdey-Mergen’in “Kır-atı “na büyü yapar. Bunun üzerine Kır at, birden yoruluverir. Büyüden haberi olmayan Kögüdey-Mergen, her daim birlikte olduğu atına sitemde bulunur ve atını orada başka bir atla değiştirir:

“Pamuk yeleli koyu kır Birden bire yoruluverdi. … Atı bu hale gelince, Kögüdey-Mergen genç bahadır Atın sahibi, sinirlenip, Atına sitem etmeye başladı: Yüksek kocaman dağların Küreklerini neden tepmiyorsun? Alçak küçük dağların Omuzlarını niçin tepmiyorsun? Büyük kağanla savaştığımız da Yorulmamıştı bedenin böyle Geri döndüğümüz şu anda

Yoruldun mu? diye sitem etti. Altın saplı kamçısıyla Atın başına vurdu.” (MKD s. 495-496)

Aynı destanın ilerleyen dizelerinde at-kahraman birlikteliğinin ne derece sıkı bağlar üzerine kurulduğunu göstermektedir. Çünkü Kögüdey-Mergen atı “Koyu-Boz”u başka bir atla değiştirdiğinde at, sahibine darılır ancak sahibinin zor durumda olduğunu öğrenince dayanamaz ve dört kanatlı boz bir kartala dönüşerek onu kurtarmaya gider.

“Hafif bir rüzgâr esip geldi. Üç kuşak göğün derinliklerinde Dört kanatlı boz bir kartal Uçup aşağıya indi. Kögüdey-Mergen bahadırı Eyer ve dizginlerle birlikte tutup, Pamuk terliği de alarak Mavi bulutların arasında kayboldu. … Erlik Bey’in kızı söyledi: Kurnaz bahadırlarım, Nişancı kezerlerim, Kögüdey-Mergen bahadırın Pamuk yeleli koyu kır atı Boz bir kartala dönüp Buraya uçup geldi, dedi.” ( MKD s. 499-500)

Kögüdey-Mergeni kurtaran “Koyu-Kır at” iyileşmesi için sahibini şifalı suya ve dokuz benzer süt gölüne sokar. 15 Daha sonra atı Kögüdey-Mergen’e sitemde bulunur:

“İki atıştan da kurtulan Değerli koyu kır at Sahibinin ruhunu korumaya alıp Ay ve güneşin altında duran Şifalı pınarın ak suyuna, güneşin ve ayın altındaki Dokuz benzer süt gölüne Kögüdey-Mergen genç bahadırı Batırıp çıkardı. Birbirine benzer dokuz ak göl Kaynayıp duruyordu. Üçü soğuk, üçü sıcak, Üçü ılık göl idi. Çıkıkları burada yerine geldi. Kırık kemikleri burada kaynadı. Ağrıyan yerlerini Şifalı pınarın suyu iyileştirdi. … Kögüdey-Mergen genç bahadır Kendine geldiğinde Onu ak tarlaya getirenin

Pamuk yeleli koyu kır at, Öz be öz kendi atı imiş. Azı-Dişli koyu boz Sahibine dedi ki: Atın güzelini seçip bindin, Neredeyse kurbanlık oluyordun, Altın dizgininin sapıyla Atı dövdün sen bahadır ” (MKD s. 500-501)

Kaynak:

Ali Kaba, Altay, Tuva, Hakas Ve Şor Destanlarında At Motifi Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tez, Türk Dili Ve Edebiyati Anabilim Dali, T.C. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 123-132

Türkçe Tarih

Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi’nin kuruluş hazırlıkları üzerine

Önceki yazı

Topal Osman olayı, Cumhuriyet tarihinin istismara en açık meselelerinden birisidir

Sonraki yazı

Bu yazılar da ilginizi çekebilir

Yorumlar

Bir yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla yazı Türk Destanları